Değiştirici 2-1

2-1
Sanırım mekanik şeylerin bazı şeylere ihtiyacı var.mesela benzin koymazsan gitmemeleri gibi.
tabi bunu motor sesi susup araba yavaşlayınca anlıyorsun.
torpido gözünü karıştırdı.
Bir tane 15+1 lik bulmuştu.biraz da cephane…

‘belasına sokayım yok lan’
Torpido gözündekileri boşalttı.ceplerine koydu.
cebine silahla mermiyi koyarken bir sigara çıkardı.elinin sigaranın üstünde gezdirdi.
sigaradan duman çıkmaya başladı.

Yavaş yavaş yürümeye başladı.Lanet ortadoğu sıcağına küfretti.
sinekler suratına konup duruyordu.yürümeye devam etti. sigara bitene kadar epey yürüdü.
ileride sınır hattı gözüküyordu.Karakoldaki askerlerin askerlerin nöbet noktalarını görebiliyordu.
şöyle bir baktı.pek kan dökesi gelmemişti.Zaten anlaşmasız kan dökmezdi.

yürümeye devam etti.cebini karıştırdı.ikinci bir sigara çıkardı.elini kaldırıp tüm gücüyle yüzündeki
sineğe vurdu.kan dolu sinek yüzünde parçalandı.

yol devam ederken yanına bir araç yaklaştı.kamuflajlı bir kaç kişi içinde duruyordu.hepsi iri kıyım askerlerdi.armalarına baktı.
Kan renginde bir bayrak gördü.en çam yarması şöyle bir süzüp onu seslendi.Bozuk arapçasıyla ….

‘selamın aleyküm’
‘sana da selam ahbap’
‘nereden gelip nereye gidersin’
‘aracım bozuldu,yol boyu giderim’
‘ortalık nerdeyse 50 derece üstü,birazdan susuzluktan yanarsın,sıcaktan hayal görmeye başlarsın.’
‘boş ver adamım,ölmek için her gün güzel bir gün,ölüm her saniye yanından geçiyorsa bir süre sonra alışmaya başlarsın.’

çam yarması bastı kahkahayı…
‘ahahahaha valla ha mı yok hani pek tipin göstermiyor.’
‘Ölümün tipi olduğunu sanmam’ dedi sakince,sigarasından bir soluk daha çekti.
‘eğer tiple dolaşsaydı sen hangi yüzüyle gelip almasını dilerdin asker?’
‘her asker ölümün harika bir kız gibi gelip onu almasını ister’
‘ demek kız gibi gelip almasını istersin,iyimiş’.
‘komutanım bende kahraman ecdadımla beraber at koşturmak isterim.’
‘valla beni sevgili ailem karşılasın yeter bile’
‘ la bir susun lan,kim konuşun dedi dürzü başları’

bayağı eğlenci elemanlardı.Sırıttı.Sigaradan bir soluk daha çekti.
‘beyler eğlencelisiniz de gitmem lazım.’
‘ az dur hele Ölmeye mi niyetlisin bu sıcakta…’
‘gel bir soluklan hele bizim karargahta emme önce seni bir kontrol edek yeğen’

kapılar açıldı 3 kişi indi.biri direkt silahını ona doğrulttu.
ikisi bedenini aramaya başladı.sanırım önce ilk önce beldeki silahı fark etmişlerdi.
‘komutanım belinde 15’li bulduk’
‘hoho bak sen ölümün sürekli yanından geçiyor diyen adam da bile silah var’
‘sesi hoşuma gider.ateşledikçe sessizliği bozarsın’

arama devam etti ama başka da bir şey üstünden çıkmamıştı.
Komutan alaylı alaylı ama ters şekilde baktı.
‘nereye gidiyon onu söyle oyun yok artık’
‘yol nereye götürüyorsa bende oraya’
‘peki bu yol seni nereye götürüyomuş ha?’
‘gidebileceğimiz yere kadar’

‘la şunu bağlayın bir derdi neymiş üstte öğreniriz’
‘Komutan yapma şunu yoluma gideyim az biraz konuştuk hemen işkillendin.’
‘bana bak saçların kırmızı,üstünde tabanca var,elbiselerin yırtık pırtık ve kanlı,topraklı,hangi adam olsa işkillenir.”
‘kırmızı saçtan da ilk sen alıyorsun bravo komutan,götür bizi bakalım’

erlerin iteklemesi ile kamyona bindi.

‘la kafasını torbalayın bir,görmesin.’
‘komutan saçmalama sikicem dikkatini ama ha’
‘sus lan soktumunun dürzüsü bir de konuşuyor.Hamit geçir la bir şuna.

ensede patlayan tek şey ise tüfek dipçiğiydi.

Karanlık inerken dudaklarından br küfür duyuldu.
‘adam gibi soracaktınız en başta’

karanlık hafif kasvetli bir ışıkla aydınlandı.
Etrafına şöyle bir baktı.tek hissettiği parlaklığın gitgide arttığıydı.
şöyle bir etrafına baktı askerler eğitim yapıyor.zırhlı araçlar üstten çıkmaya hazırlanıyordu.
biraz daha kendine gelmişti.
bayrak direğini gördü.Kırmızı bir bayraktı.üstünde ayla yıldız var gibiydi.
sürüklenerek içeri götürüldü.aydınlık giderek soldu ve sahte beyaz ışık altında bir masa ve sandalye gördü.
Sandalyeye fırlatıldı.

sandalyeye burnu çarpıp kanamaya başladı.
yere yuvarlandıktan sonra iki izbandur herifçe yerden kaldırılıp,sandalyeye oturtuldu.
Bir kova soğuk su üstüne döküldü.hafifçe kıpırdandı.
bir kova daha döküldü.

‘of beyler,ne zaman mağaraya geldim ben’
‘mağarada değilsin’
‘ya beyler neden ben burdayım,lanet olası bir yolda yürüyordum sadece?’
‘bizde sen söylersin diye umuyorduk’

masanın karşı tarafında gömlek kolları sıvalı siyah kravatlı bir adam oturuyordu.
pantalonu gri gömleği beyazdı.Kolları bayağı kaslı idi ve her iki kolunda bilekten dirseğe ‘Türk’ yazan
dövmesi vardı.

‘Dostum süper kıyaksın,giyinmeyi biliyorsun’
‘Konuşma,o yolda silahlı nereye gidiyordun?’
‘motorum bozuldu 20 km ötede bende içindekileri alıp,her canlı gibi yoluma gittim.’
‘silahı neden aldın?’
‘kuş avlamak için ….’

Takım elbiseli yanına hızla gelip tüm gücüyle burnuna yumruğu yapıştırdı.

‘burası tiyatro mu lan pezevenkin çocuğu?’
‘silah ne,sen kimsin lan,o yolda ne yapıyordun,konuşsana lan?’

kırılan burnuna elini koydu.sonra elini sorgucuya uzattı.

‘bir sigaraya anlatacağım…!!’
‘sigara içerken daha iyi düşünürüm,hadi be ahbap…ha’

bir dal sigara uzatıldı.ardından bir klink sesi…
ilk soluk sanki yeni doğmuş bebeğin soluğu gibi gelmişti…
kanayan burnundan çıkan kan ne kadar sigarayı ıslatsa…kendi kanından sigara içmenin de ayrı bir zevki vardı…

‘kendime değiştirici derim.Bağdatdan geliyorum.Bağdatta gerçek kitabın peşindeydim…’
‘hazreti Osmanının birleştirdiği ilk kitap…’

bir soluk daha çekti…boktan karanlığa kanlı ağzından kırılan üç dişini fırlattı’

‘ee şimdi bırakıyor musunuz?’

kravatlı aval aval ona baktı…duraksadı…sessizlik büyüdü…
‘mezar yağmacısı mısın?para mı kazanmaya çalışıyorsun’
‘Para,şan şöhret,mal mülk,seks,dünyaya kazık çakmak,ihtiras falan sikimde olmaz ahbap’

‘istediğinizi aldınız,serbest bırakın beni’
‘Sokuk sokuk konuşma it,biz istersek serbsest kalırsın’

sigaradan bir soluk daha çekti…Takım elbiseli adamın yüzüne baktığında hayatında gördüğü en korkunç surat ifadelerinden
birini gördü…

‘ahbap bir oyun oynayalım mı? ‘

2-2

Kızıl saçlarıyla,ağzı burnu kan içinde,genizden konuşan adama şaşkınlıkla baktı.
“ağzında ne geveliyon lanet herif?”

“Ağzını topla kardeş,kime posta koyduğuna dikkat et;attığın zarfı sana çiğ çiğ yediririm”?
……………………….
ağzı beş karış açtı.Değiştiricinin gözleri kısılmıştı,kanlı ağzından hala kan sızıyordu.ama pek umursamıyor görünüyordu.
Sorgucunun gözlerine baktı.Her halde tehdit savurmasını beklemiyordu.tehdit sonucunda genelde her şey de olduğu
gibi bir güç gösterisi yapmak da gerekirdi.
güç gösterisi…hımmm..

Elini masanın ortasına koydu.Küçük parmağı hariç tüm elini yumruk yaptı.Küçük parmağıyla masayı itti.
çatırtttttttt…..
parmağı demir masanın diğer tarafından çıktı.

yere delinen demir parçaları düştü.Parmağını delikten çıkardı.
“atarını gördüm,sorularına dürüstlükle cevap verdim.Başka da söyleyecek bir şeyim yok.”
“serbest bırakın ,yoluma gideyim.”
“Öfkeyle üstüme gelmiştin değil mi?
Atara atar öyle ise…
Şuna ne dersin,bir kez daha böyle hareket yaparsan,seni ve tüm bina içindekileri anında yer yüzünden silerim.”

demir masaya avuç içini yasladı ve tüm demirin yüzeyi sıvılaşmış gibi dalgalnmaya başladı.
masa bir ayakta duran sıvı bir metal yığını olmuştu.Avuç içi her oynadığında metal aşırı şekilde dalgalanıyordu.
Sorgucu, şok ve felç geçirmiş,gözleri yuvalarından oynamıştı.

“cevabın ne?istersen aynısını bedeninde yapayım,tüm bedenin sıvılaştığını ve gözlerinin ağzının kaldığını düşünüyorumda…çok iğrenç be”

Dışarıya açılan kapı sertçe açıldı.

“yeter,görülüyor.Özür diliyorum.Bırakır mısın onu?”
“Nezaketi severim.”

sıvı metal masadan elini çekti.masa eski haline döndü.

“Değiştirici demiştin değil mi?Bir kahvemi içer miydin?”
“İşte şimdi dilimi konuşuyorsun ahbap”

Yürümeye başladı.Sorgucunun oturduğu sandalyenin yanında durdu.
Elini,onun omzuna koydu.
“bedenim için senden hayatının 2 dakikasını alıcam,yumruğu unutmadım.”
Sorgucu hayatında İlk nöbetini tuttuğu erzurumdan bile daha soğuğun içini dondurduğunu his etti.
Titreyip ,dualar etmeye başladı.
“Duaların hiç bir işe yaramaz ahbap”

“kahve içmeyecek miydik,Değiştirici bırak adamı gitsin?”
Omuzdaki el kalktı.
sorgucunun olduğu yerde büzülüp kaldığını gördü.
“Ödeştik artık,dualarına devam et tamam mı?”

Değiştirici ortama bir daha baktı,Sorgucunun,koruyucu meleğine bir göz kırpıp,sırıttı.
Melek memnuniyetsizliğini belirtti.Ama bir şey demedi.

Kapıdan çıktı.İçerinin karanlığından floresanlı bir yere girmek gözlerini kamaştırdı.
Yavaş yavaş yürümeye devam etti.
“adın ne ahbap?”
“levent”
“kahvem sade olsun,Levent”
Levent komutan yanındaki emir erine sadece el işareti yaptı.Emir eri fırlayıp gitti.

“levent nereye gidiyoruz?”
“baş komutananın odasına”

koridorlar sonunda levent bir kapıyı açtı.içeri girdiler.
içeri büyük bir odaydı.Onlarca adam ve 1 kadın duruyordu.hepsinin suratı acayip ve asık suratlıydı.Kadınsa gayet rahat ve öz güvenli idi.
“şuraya alalım seni öyle ise”
rahat minderli koltuğa baktı.gitti oturdu.cebinden bir sigara çıkardı.ateşle yakacakken biri çakmak tuttu.
“Sağol dostum”
KApı çalındı.Emir eri kahveyi getirmişti.Uzattı.
“Türk misafirliği iyimiş”

höpürdeterek içti,kahve biraz değişik bir tattaydı.
“adım Şeref,üssün komutanıyım”
“değiştirici derler bana”
“odada yaptığın şey bu dünya da görülmeyen bir şeydi.”
“hokkabazlık,madrabazlık vs de.”
“olabilir,ama pek buna benzemiyordu.”
“boş ver komutan.Aklını yorma,anlayamaz ve takılır kalırsan seni boğar bunlar.”

kahveden bir yudum daha aldı.

“bak komutan.amacımı söyledim.durumu mu söyledim.bırak nazikçe yoluma gideyim.”
“Türkiye ye mi gidiyorsun?”
“yol beni nereye götürürse oraya komutan.”
rusyadan şiliye,alaskadan yeni zelandaya yollar benimdir.”

Rüstem komutan atıldı.
“Türkiyede ne yapacaksın peki sen?
Ülkemi yok mu edeceksin ha?
onlarca yüz yıllık Türklerin olduğu bölgeleri,
hele bir tane Türk kanı dök bak ne oluyo…”

Şeref’in bağırtısı odadakileri hoplattı.
“Rüstem,yeter Allah aşkına bi be!!”
“ama komutanım nasıl bir fenal-”
“Rüstem sus bir sus!”

Şerefin boğaz damarları resmen görünüyordu.Nerdeyse boğazı 2.kalp gibi atıyordu.Odadaki heyacanlı hava kaybolmuştu.

“Şeref komutan,yolda gidiyordum,aldınız,size kullanmadığım tabancayı gösterdim diye dövdünüz”
“buradayım bekliyorum,sorunuzu?”

Rüzgar yüzbaşı, merakla karşısındaki ağzında sigarasını geldi geleli hiç ağzından düşürmemiş adam baktı.
“Peki işiniz ne buralarda?”
“yolda gitmek?”
“her hangi bir kimliğiniz var mı?”
“hiç olmadı.”
“hangi ülkedensiniz?”
“sen ne istersen!”

Değiştirici sigaradan bir fırt çekti ve bıraktı.

“boş verin bunla—–……

önce bir cayırtı ve sonra bir patlama sesi geldi.duvarlar zangırdadı.camlar patladı.tavandan sıvaklar üstlerine döküldü.Şarapnel parçaları duvarları delerek
odadakilerin üstüne yağdı.

Üs bir anda bir panayıra döndü.Silahlı nöbetçiler kulelerden ateşle karşılık vermeye başladılar.Hedef gözetmeden şarjorler boşaltıldı.Etrafa emirler yağmaya başla-
mıştı.Herkes koştuırmaya ve sirinler çalmaya başladı.

oda da iniltiler,ahlamalar ve vahlamar,hafif çığlıklar duyuldu.etraf kıpkırmızı kesilmişti.patlama şiddeti herkesi duvarlara vurdurup yere fırlatmıştı.

değiştirici sakin sakin sigaradan bir nefes çekti.
“sigaramı bitirseydim ule-“